Çocuk hakları, kanunen veya etik olarak dünyadaki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; yaşama, sağlık, eğitim, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel kavramdır.
Çocuk toplum içinde diğer insanlardan daha çok korunmaya muhtaçtır. Bir yetişkin ile çocuğun aynı koşul ve ortamlardan eşit şekilde yararlanamayacağı açıkça ortadadır. Eşit şekilde yararlanamayacağı gibi aynı koşul ve ortamlardan çıkacak zararlardan da eşit şekilde etkilenmezler. Çocuğun kendisine yönelik tehlikeleri bertaraf etme konusunda haklarını uygulayabilme olanağı yetişkin bir bireye göre çok daha zordur. Çocuk ile yetişkin arasındaki farklar, çocuğun korunmaya muhtaç üstün yararının gözetilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Bu sebeple Türkiye, çocukların korunması ve haklarının hukuki olarak garanti altına alınması amacıyla kanun niteliğinde bir takım Uluslararası Antlaşmalara taraf olmuştur. Bunların başlıcaları: Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’dir.
Hepsinde ortak olarak “Irkı, rengi, cinsiyeti, dili, dini, siyasi, milli veya sosyal menşei, serveti, doğumu veya herhangi bir hali dolayısıyla hiçbir fark veya ayrıcalık gözetmeksizin her çocuk eşit haklara sahiptir.” denmektedir.
Peki bu durum uygulanabiliyor mu? Elbette hayır. Ne yazık ki bu soruya “Evet” cevabı vermek ütopik düşüncelere sahip olmak anlamına geliyor.
Çocuklar savaşlarda, terör örgütlerinin eylemlerinde hayatlarını kaybediyorsa, hele hele de yukarıda bahsettiğim uluslararası sözleşmeyi hazırlayan ve ona taraf olan bazı egemen güçler bu savaşları çıkarıyor, bu hain terör örgütlerini yaratıp besliyorsa, batıdaki çocuk doğudaki çocuğa göre daha güzel bir dünyada gözlerini açıp yaşama şansı buluyorsa, yani adalet yoksa ve bu adaleti savunmak için meydanlara çıkanlar da gaflet içerisinde kendi ikballerinin peşine düşmüşse, umudumuz olan çocuklarımızın VAH HALİNE!
Bu hukuki adaletsizliğin siyasi ve toplumsal sorunlara yol açtığı aşikârdır. Çocuk Haklarına dair Uluslararası sözleşmeler geçerli olacak olsa da çocuk haklarına ilişkin milli bir bildirgenin gerekliliği doğmuştur. Bu milli bildirge, evrensel ilkeler başta olmak üzere tüm dünya çocuklarının haklarını ihtiva edici olmalıdır. Bu bildirge, dünyayı kana bulayan, mazlum milletlerin karşısına zalim yaratan egemen emperyalist güçlere ders niteliğinde olmalıdır. Olmalıdır ancak bu emperyalistlerin çarkına su taşıyan adı Türk hizmeti yabancı olan siyasetçilerimizle değil. Siyasetteki parazitler toplumun refahına yansıdığı gibi çocuklarımızın da geleceğine yansıyor. Yanlış yapılıyor, hukuk tek başına bu yanlışla başa çıkamıyor.
En derin saygılarımla.
YORUMLAR