Aşk, insanın hayatını muazzamlaştırdığı gibi çürütebilen aşk. İnsanların asıl kimliğinin açığa çıkmasına yarayan soyut bir kavram.
Aşk, insanın katıksız sevgisinin en bariz açığa çıktığı nadir zamanlardır. İnsana yeni bir umut verdirten aynı zamanda tüm umudunu alt üst etmeyi başarabilen aşk. Kimine göre aşk geçici bir heves iken kimine göre aşk; ucu bucağı görünmeyen ıssız ve anlamsız bir yol…
Mutluluğunda hüznün de kaynağının aşktan gelmesi… İnsanı en çok üzen ama en mutlu anısının da yaşamasına fırsat tanıyan, aklın geri planda kaldığı kalbin ve duyguların en bariz açığa çıktığı zaman dilimidir aşk.
Aşk; hissetmeden ve dokunmadan sadece uzaktan görüp sevebilmektedir. Bazen haftalarca bazen aylarca bazen de yıllarca bekleyebilmektedir. İşte bu yüzden herkes aşık olamaz, herkes tam anlamıyla sevemez herkes tam anlamıyla unutamaz.
Günün yorucu saatlerinden bezmiş İstanbul’un kaldırımlarında onu düşünerek ve hissederek sırıta sırıta sonsuzluğa yürümektir aşk. Tanıştığın herkese kendinden önce onu anlatmaktır aşk.
Özdemir Asaf’ın aklıma kazınan ve aşkın genel tabirini yaptığı şu sözü aklımdan ne yaparsam yapayım bir türlü çıkmayan nadide bir sözü vardır. ‘’Bakarken kıyamamak mı? Yoksa baktıkça doyamamak mıdır aşk? Aşk, beynin ve kalbin arasında kalan, en güzel çaresizlik olunca kendi kimliğini kazanmış olur.
Aşık olan birisini anlamak Sokratesi anlamak kadar güç ve imkan dışı bir eylemdir. Aşkın esirliği insanı zincir misali tutsak eder. Zincirleri kırmayı denemeye kalkma, çünkü zincir istediği zaman seni bırakır. Önemli olan ne zaman bırakacağıdır.
Kitaplardaki aşk… Ah o ne büyük bir zarafet, o ne büyük bir acı, o ne büyük bir şereftir. Fakat kitaplardaki aşkı kendi hayatına birebir geçirmek isteyenler. Size söyleyecek tek bir sözüm var; ahmağın ve soytarının tekisiniz. Gerçek aşk; farklı bir evren, farklı bir dünya, kimsenin bilmediği ve hiçbir zaman bilemeyeceği sırlar alemi olmalıdır.
Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna adlı kitabı misali bir resmini sevebilmektir aşk. Resimdeki kişiyi tanımadan ve görmeden onunla alakalı en ufak bir bilgi sahibi olmadan kendini ona kaptırabilmektedir. Aynı şekilde Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna adlı kitabındaki beni çok büyüleyen ve bazı gerçeklerin gün yüzüne çıkmasına yarayan bir kesit aklımın pervanesine girmiş bulundu. ‘’Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde fakat her şeyden habersiz yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka türlü bir hayatında mevcut olduğunu, benim bir de ruhum olduğu öğrettin. Bunu sonuna kadar götüremediysen kabahat senin değil... Bana hakikaten yaşama imkanını verdiğin birkaç ay için sana teşekkür ederim.’’ Duygularını bu kadar ezen ve hor gören birisine karşı ne büyük bir sevgi beslemiş ki halen daha ona teşekkür edebiliyor. Teşekkür etmek bazen sevgi gösterisinin resmedilmiş halidir. O zaman sonuç şuna varıyor; Edebiyat kusursuzluğu görebilmek ve bunu en iyi şekilde resmedilmektedir. Bende dahil herkesin teşekkür edeceği birisi var ve olmalıdır da. Olmadığı taktirde yaşamaya gerçekten ihtiyaç kalmamış olur.
Aşkın yorumunu şu söz ile bitirmek istiyorum. İnsanın yaşama tutunma sebebi midir aşk, yoksa ayak izlerini bu dünyadan çekme nedeni mi?
YORUMLAR